16 Kasım 2011 Çarşamba

Bir hayalin daha sonu!!..

Türkiye, Euro 2012 Avrupa Şampiyonası'na giden yolda son engel olarak play-off turunda Hırvatistan ile eşleştiği zaman içimde az da olsa bir umut kırıntısı peyda olmuştu. Kabus gibi geçen bir eleme süreci sonunda yine kendi göbeğimizi kendimiz kesememiş, iki maçta da diş geçiremediğimiz Almanya'nın yolumuzu açması sayesinde kendimizi play-off turunda bulmuştuk. Kura çekiminde de nispeten kolay bir rakip olan Hırvatistan'la eşleşince Euro 2012 hayalini iyiden iyiye kurmaya başlamıştık. Ancak bir kez daha evdeki hesap çarşıya uymadı. Çok kötü oynadığımız ve kendi sahamızda 3-0 gibi net bir skorla kaybettiğimiz ilk maçın getirdiği dezavantajı, zaman zaman rakibin üstünlüğünü kabul etmemize rağmen son dakikaya kadar büyük bir özveri ile mücadele ettiğimiz halde bir türlü arzuladığımız gibi bir avantaja çevirmeyi başaramadık. Zaten 3-0 çevrilmesi imkansız bir dezavantaj yaratıyordu ama yine de geçmişte Yunanistan'a Atina'da 4 gol atabildiğimiz için az da olsa bir umut taşıyordum. Hemen maçın başında da Kazım Kazım ile net bir fırsatı kaçırınca ''Acaba mı?'' demekten kendimi alamadım. Aslında deplasman olmasına rağmen her şey bizim istediğimiz gibiydi. İlk maçın 3-0 kazanılmasının verdiği rehavet ve rahatlık hissinden mi bilinmez Hırvat taraftarlar hem hakemi hem de Milli Takımımızı baskı altına almaktan çok ama çok uzaktı. Bunun bir sonucu olarak oyunun büyük bölümünde üstünlük bizdeydi. Ancak ilk maçta çok erken havlu atılmasının sonucunda gelen farklı yenilgi dolayısıyla gösterilen insan üstü gayret bile hedefe ulaşılması için yeterli olmadı.

Türkiye'de her zaman her konuda istikrarsızlıktan söz edilir, durur. Futbola geldiğimizde ise bence son yıllarda 2008 Avrupa Şampiyonası'nı dışarıda bırakmak kaydıyla gayet istikrarlı bir şekilde elemelerde ya da play-off turlarında başarısız olarak önemli turnuvalara gidemiyor ve evimizden izlemek zorunda kalıyoruz. Şu anda biliyorum ki pek çok insan Hollandalı teknik adam Guus Hiddink'e ateş püskürüyor ve onun hatalarından ötürü bir turnuvayı daha kaçırdığımızı düşünüyor. Oysa ki ben böyle düşünenlere katılmıyorum çünkü her konuda olduğu gibi futbolumuzda da büyük yanlışlar yapılıyor ve çarpıklıklar yaşanıyor. Sonra da elinde sihirli değnek varmış gibi davranılan, ülke dinamiklerini ve şartlarını tam olarak bilmeyen daha doğrusu anlayamayan Guus Hiddink gibi bir yabancıdan bazı şeyleri değiştirmesini bekliyoruz. Guus Hiddink'e bence kimsenin kızmaya hakkı yok. Kendisine verilen malzeme ile bu kadarını başarabildi. Daha fazlasını yapabileceğini sanmıyorum. Artık her başarısız sonucun ardından suçu başka yerlerde aramaktansa kendimize bakmanın ve de çeki düzen vermenin zamanı geldi.

Türkiye olarak önümüzde daha katılacak çok turnuva var. 2 Dünya Kupası ve 2 Avrupa Şampiyonası dışında kalmamız kesinlikle dünyanın sonu değil. Yeter ki ülkemizde hastalık haline gelen suçu başka yerde aramaktan vazgeçelim ve ''Acaba nerede yanlış yapıyoruz?'' diyerek düzlüğe çıkmanın yollarını bulmaya çalışalım.

4 Kasım 2011 Cuma

Muhteşem taraftar ve Dinamo Kiev zaferi

Beşiktaş'ın UEFA Avrupa Ligi E Grubu'ndaki geleceği açısından büyük önem taşıyan maçta Dinamo Kiev'i kesinlikle ama kesinlikle yenmesi gerekiyordu. Siyah-Beyazlı takımda maça bu bilinçle başladı. Ancak karşısında çok zorlu bir rakip vardı. Ukrayna temsilcisi maçın başlarında baskılı oynayan taraftı. Topu kaptırdıklarında yaptıkları etkili presle Beşiktaş'a oyun kurma imkanı vermiyor ve kaptıkları toplarla hücuma çok hızlı bir şekilde çıkıyorlardı. Siyah-Beyazlı kramponlar bu oyun karşısında belli bir süre bocaladıktan sonra oyunda önce dengeyi sağladılar sonra da etkili ataklarla Kiev kalesine yüklenmeye başladılar. Beşiktaş'ın bu sezonki maçlarda en çok göze batan ve eksik olan tarafı rakip kalede az pozisyon yaratılmasına rağmen bunların çok kolay bir şekilde ve vurdumduymazca harcanması olarak dikkat çekiyor. Bu maçta bir kez daha bu hastalık nüksetti. Zorluk derecesi bu denli yüksek olan bir maçta kaçırılmayacak pozisyonlar kötü vuruşlarla heba edildi. Bazı pozisyonlarda ise Ukrayna ekibinin şansı yanındaydı. İlk yarının golsüz bitmesi büyük şanssızlıktı. Yoksa 2-0 önde bitirebilecek pozisyonları yakalamıştı Beşiktaş. Ama olmayınca olmuyor işte.

Devre arasında Fi-Yapı İnönü'de maçı izleyenlerdeki genel hava ''Biz bu maçı alacağız'' , ''Golü atan maçı kazanır'' şeklindeydi. İkinci yarı da ilk yarıya benzer şekilde başladı. Kievli oyuncular kora kor bir mücadele sergiliyor ancak Beşiktaşlı oyuncular da aynı şekilde karşılık veriyorlardı. İki tarafta gardını indirmek istemiyordu çünkü yenilecek bir golün neye mal olacağını biliyorlardı. Beşiktaş gol için bastırdıkça bastırıyor ama Kiev de kontra-ataklarla gol arıyordu. Karşılıklı pozisyonlarla 68.dakikaya kadar gelindi. Bu dakikada kazanılan korner golü adeta müjdeliyordu. Korner için topun başına geçen Simao topu ölçüp, biçip öyle bir yere attı ki Egemen Korkmaz'da çok iyi bir zamanlamayla harika bir kafa vuruşu yaparak Beşiktaş adına fazlasıyla geçikmiş golü Kiev ağlarına yolladı. Egemen'e doğum gününde bundan daha güzel bir hediye olamazdı.  Egemen Korkmaz demişken bu sene Beşiktaş'ın en iyi transferi şüphesiz o. Her maçta sahaya yüreğini koyuyor ve ne olursa olsun mücadeleyi asla bırakmıyor. Dün akşam da Kievli oyuncularla sonuna kadar mücadele etti, bir an bile mücadeleyi bırakmadı ve yılmadı. Bu performansının ödülünü de hücuma çıkarak takımı adına çok kritik bir gol atarak aldı. Böyle güzel bir gol ile gelen galibiyet Beşiktaş'ı sadece grup 2.liğine taşımakla kalmadı, liderlik hesapları yapmasınını da önünü açtı. Kalan 2 maçta ne olacağı belli olmadığı için Beşiktaş, Stoke City'yi geçerek grubu lider olarak bitirebilir.

Beşiktaş taraftarına gelecek olursak beklediğimden de daha muhteşemdiler. Hele maç başlamadan önce seramoni esnasında öyle bir atkı şovuna imza attılar ki gerçekten orada bulunan herkese unutulmaz bir görsel şov sundular. Spor programları jeneriklerine girebilir mi bu şov bilemiyorum ama ben abartısız unutamayacağım bir ana tanıklık ettiğimi düşünüyorum. Liverpool maçından sonra gördüğüm en bilinçli, en etkili ve en coşkulu taraftar topluluğu dün akşam tribünleri dolduran topluluktu.






 


3 Kasım 2011 Perşembe

Beşiktaş - Dinamo Kiev maçına doğru

Bu akşam Dinamo Kiev karşısına çıkacak Beşiktaş hiç şüphe yok ki bu gruptaki en önemli sınavını verecek. Gruptan çıkma hayalleri kuruluyorsa eğer bu maçtan mutlaka galibiyet ile ayrılmak gerekiyor. Kiev'deki maçta olduğu gibi son saniyelerde hatta son saliselerde gol yememize neden olacak hatalara bu maçta kesinlikle yer yok çünkü böyle önemli bir maç bu tip hataları kaldırmaz. Öte yandan eminim ki Siyah-Beyazlı taraftarlar yine muhteşem olacak. Özellikle yapılması planlanan atkı şovunu çok merak ediyorum.

Son olarak şunu da eklemek istiyorum; ''BU MAÇI ALACAĞIZ, BAŞKA YOLU YOK!!''