19 Kasım 2010 Cuma

Potadaki dev derbiye doğru

Beşiktaş, Spor Toto Süper Lig'in 13.haftasında Fiyapı İnönü Stadyumunda Konyaspor ile karşılaşacağı için bir değişiklik yaparak 21 Kasım Pazar günü BJK Cola Turka Arena'da saat 15.30'da sahnelenecek olan dev Beşiktaş Cola Turka-Fenerbahçe Ülker gösterisi hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. 

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki iki takım da Avrupa Kupalarında aldıkları mağlubiyetlerden ötürü bu maça moralsiz ve yaralı olarak çıkacak. Beşiktaş Cola Turka, Eurocup ilk maçında farkı bir ara 16'ya kadar çıkardığı maçta Sırbistan temsilcisi Hemofarm Stada'ya tecrübesizlik ve acemilik gibi etkenlerden ötürü 94-91 mağlup oldu. Beşiktaş Cola Turka formasıyla ilk maçına çıkan Allen Iverson, daha tam alışamadığı bir takım için 15 sayılık katkıda bulundu ancak takım arkadaşları ona ayak uyduramayınca bütün bu çabaları boşa gitti. Öte yandan Fenerbahçe Ülker ise çok iyi başladığı THY Euroleague karşılaşmalarının 5.sinde Erman Kunter'in çalıştırdığı Fransız Cholet Basket takımına tosladı hem de ne toslama: 82-78

İki takımda bu maça ''mutlak galibiyet'' parolasıyla çıkacak. BJK Cola Turka Arena'da olmasını beklediğim cehennemi atmosfere rağmen bence Fenerbahçe Ülker bu maçta bir adım önde gözüküyor. Belki Beşiktaş Cola Turka, Allen Iverson gibi bir süperstar'a sahip ama Fenerbahçe Ülker takım olarak ve oyuncuların genel kalitesi açısından rakibinin bir adım önünde yer alıyor. Beşiktaş Cola Turka henüz Allen Iverson'ın oynatabileceği bir takım kimliğini taşımıyor. Kadro planlaması yapılırken bence Allen Iverson'ın kadroda olacağı düşünülmedi. Bu transfer sadece sansasyon için yapıldı. Ama madem böyle fenomen bir oyuncu transferi gerçekleştirildi onun her özelliğinden faydalanılması gerektiğini düşünüyorum. Bu maçtan daha iyi bir fırsatta bulunamazdı. Eminim, Türkiye'de kendini yeniden kanıtlamak isteyen Allen Iverson da bu maça özel olarak hazırlanıyordur. Ancak, ne olursa olsun basketbol bir takım oyunu ve takım olgusu daha yerleşmiş olan Fenerbahçe Ülker, yoğun taraftar baskısına rağmen bu maçı kazanan taraf olacaktır.

Son olarak; bu maçın kavgasız, dövüşsüz, ilkellikten uzak, ağızda keçi boynuzu tadı bırakmayan sadece ve sadece oynanan basketbolun konuşulacağı bir karşılaşma olmasını diliyorum. Umarım, bu dileğim de gerçekleşir.

7 Kasım 2010 Pazar

Derbi maçlar kaçmaz!!..

07.11.2010 16:00

343 Rapid Vienna - Sturm Graz Ü 1.65

346 Lazio - Roma Ü 1.80

07.11.2010 17:00

354 West Brom - Manchester City Ü 1.65

07.11.2010 18:00

367 Liverpool - Chelsea A 1.60

07.11.2010 19:00

394 Trabzonspor - Galatasaray A 1.80

Toplam Oran: 14.11

6 Kasım 2010 Cumartesi

İddaa'da bu hafta!!..

06.11.2010 16:30

175 M.Gladbach-Bayern Münih Ü 1.35

06.11.2010 17:00

219 Celtic-Aberdeen Ü 1.30

06.11.2010 19:00

254 Fenerbahçe-Eskişehirspor Ü 1.45

06.11.2010 20:00

266 St Etienne-Lorient 1 1.85

Toplam Oran: 4.71 

29 Ekim 2010 Cuma

İddaacılar buraya!!..

30.10.2010 16:30

175 Köln-Hamburg 2 1.95 

30.10.2010 20:00

281 Toulouse-Lens 1 1.60

31.10.2010 18:00

305 Marsilya-Rennes 1 1.55

31.10.2010 19:00

416 Beşiktaş-Sivasspor Ü 1.50

Toplam Oran: 7.25

26 Ekim 2010 Salı

Çöküş sürüyor

Spor Toto Süper Lig

9.Hafta

Kayserispor: 1 Beşiktaş: 0

Vah, vah, vah... Milyonlarca dolar/avro yatırım yapılan takımın haline bakın. Bu hal gerçekten de içler acısı. Gerçekten de bu günlerin geleceğini geçmiş maçlara bakarak ön görmek zor değildi ancak bu kadarını beklemiyordum. Bu takım Trabzon, Manisa ve Porto maçlarında duraklama devrindeydi ama artık gerileme devrine girildi ve korkarım çok yakında da tamamen yıkılma başlayacak. 9 hafta sonunda felaket tellallığı yapmak istemiyorum ama 9 haftada alınan 4 mağlubiyetin de yenilir, yutulur tarafı yok. Eğer bu kadar yatırım bu futbol ve bu sonuçlar için yapıldıysa kulübün parası açıkça sokağa atılmış oldu.

Beşiktaş'ın hangi eksik yönünü sayacağımı bende şaşırmış durumdayım. Medya gazıyla olduğundan daha iyi bir takım gibi gösterilmeye çalışılan kadronun takkesi düşüp keli çok erken göründü. İki gerçek yıldız Quaresma ve Guti sakatlandıktan sonra kadrodaki geri kalan oyuncuların ne kadar kaliteli ve yeterli oldukları iyice anlaşıldı. Bu iki oyuncu bir an önce ilk 11'deki yerlerini alacak duruma gelmezlerse bu takımdan bu sezon bir başarı beklemek hayalden öteye gitmeyecek. Zaten, lider Bursaspor'un 10 puan gerisine düşüldüğü için bundan sonra Beşiktaş'ı çok daha zor günler bekliyor. Bir an önce seri galibiyetler alınmaya başlanmazsa da bu sezon Spor Toto Süper Lig'e daha ilk yarı tamamlanmadan havlu atılabilir.

Tüm bunların yanı sıra Ümraniye Nevzat Demir Tesisleri'nde bir kişinin yetkilerini suistimal etmesi ve kötüye kullanması durumu yaşanıyor. O kişi de Beşiktaş'ın sözde teknik direktörü Bernd Schuster. Schuster'e ilk başlarda bu takıma belli bir oyun şablonu ve mantalitesi aşılamaya çalıştığı için saygı duyuyordum ancak artık iyice belli oldu ki Schuster'in kafasındaki oyun şablonu ve mantalitesi değil 1, 10 sezon bile geçse Beşiktaş'a uygun hale gelmeyecek. Beşiktaş, kadrosundaki oyuncuların yapısı ve özellikleri dolayısıyla savunmasını çizgi halinde ilerde kuramaz, oyun merkezini rakip yarı sahada konumlandıramaz ve en önemlisi savunmayı 2. plana atıp sadece hücumu düşünen bir anlayış benimseyemez. Gerçi Beşiktaş, bu saydıklarımın hiç birini doğru dürüst yapamıyor ki. Ne bir hücum takımı ne de savunma. ''Saldım çayıra, mevlam kayıra'' düşüncesi ile sahaya çıkmış ne yaptığını bilmez adamlar yığını ve bu yığına teknik direktörlük yapsın diye milyonlarca Avro verilen vatandaş sadece pasif izleme yapıyor ve hiç bir çözüm üretmiyor. En kötüsü de üretmeye niyetli gözükmüyor. Sadece bununla da kalmıyor. Spor Toto Süper Lig ya da UEFA Avrupa Ligi fark etmiyor; hiç bir rakibin eksileri ve artılarıyla doğru dürüst analizi yapılmıyor.

Ayrıca, bu devirde hem çizgi savunma yapıp hem de saçma sapan bir ofsayt taktiği uygulamaya çalışan takım kaldı mı allah aşkına? Son dakikalarda yenilen gole bakın. Çizgi halinde kalan savunma, ofsayt taktiği uygularken takım arkadaşının ofsaytı bozduğundan habersiz olan bir savunma dörtlüsü ve Kayserisporlu genç Furkan'ın kaleci ile karşı karşıya kalıp hayatının en kolay golünü atması. Her yönüyle bir felaket. Bir büyük takımın bu kadar aptalca bir gol ile mağlup olmasını kabul edemiyorum ve Herr Schuster'e de soruyorum; ''Seni hava alanına yolcu etmek için ne zaman geleyim?''

Artık bu saçmalıklara ve senin kaprislerine dayanacak gücüm de sabrım da kalmadı. Sen git yerine bu işleri bilen biri gelsin sayın Schuster. Merak etme zaten, uzatmaları oynuyorsun artık.


22 Ekim 2010 Cuma

Beşiktaş-Porto maçı izlenimleri

Beşiktaş, anlaşılan o ki sezonun en kötü futbolunu bu maça saklamış. 3-1'lik yenilgi bir yana maçın ilk düdüğünden son düdüğüne kadar oyunun hiç bir bölümünde Porto'ya karşı bir üstünlük kurulamadı ve rakip rahatsız edilemedi. Buna rakibin önce 10 kişi daha sonra da 9 kişi kaldığı dakikalar da dahil. Beşiktaş'ta ciddi bir oyun planı eksikliği ve taktik varyasyon sıkıntısı dikkat çekti. Ayağına top gelen her oyuncu bir şeyler yapmak için vahiy gelmesini bekler gibiydi.

Koca bir 90 dakika boyunca tek bir organize atak geliştiremedi Beşiktaş. Öte yandan, rakip Porto ise maçtan önce antrenmanlarda ne çalışmışlarsa ve ne konuşulduysa maç toplantısında hepsini bir bir sahaya yansıttı diye düşünüyorum. Çünkü, sahada gayet kendinden emin ve ne yaptığını bilen bir görüntü çizdiler.

Teknik direktörlere de değinmeden edemeyeceğim. Schuster, maç boyunca yedek kulübesinden çıkmayıp sahada saçmalayan takımına seyirci kaldı. Bunun yanı sıra hiçte yerinde olmayan oyuncu değişiklikleri yaptı. Bana göre zaten geride olan takıma kurtarıcı olarak genç ve tecrübesiz Ali Kuçik'i monte etmeye çalışması abes ile iştigaldi.  Andre Villas Boas ise oyunun her anını fazlasıyla yaşadı ve gerekli tüm hamleleri yaparak oyun üzerindeki etkisini hiç kaybetmedi.

Sonuçta, Beşiktaş son maçlarda devam eden mağlubiyetlerine bir yenisini daha ekledi ve gelecek maçlar için yine ışık vermedi. Bu mağlubiyetin sonrasında arkasına saklanabilecek herhangi bir mazerette yok çünkü zemin ve taraftar desteği mükemmel ama sahada bulunanlar tek kelime ile rezaletti.

20 Ekim 2010 Çarşamba

UEFA Avrupa Ligi'nde heyecan devam ediyor

3.Hafta Karşılaşmaları

21.10.2010 20:00

589 Beşiktaş-Porto 2 2.35

592 Dortmund-Paris St Germain Ü 1.55

593 Karpaty Lviv-Sevilla Ü 1.70

598 Young Boys-Odense A 1.85

Toplam Oran: 11.46

16 Ekim 2010 Cumartesi

Beşiktaş-Manisaspor maçının ardından

Böyle bir maçtan sonra söylenecek ya da yazılacak çok fazla bir şey olduğunu düşünmüyorum. Ortada sadece kaybedilen bir maç ve 3 puan yok bence. 2 haftadır süre gelen rakiplerin kapalı savunmalarını aşmakta zorlanış ve sergilenen tutuk bir futbol var. Bunun yanı sıra kaybedilen 6 puan ve kalemizde gördüğümüz 4 gol de cabası. Tüm bunlar sadece 2 maçta oldu üstelik.

Yine de çok fazla uzatmak istemiyorum ondan kısaca özetlemeye çalışacağım:

- ''Fiyapı İnönü Stadyumu'' ismi daha ilk maçta uğursuzluk getirdi.
- Schuster, her maça rotasyon yaparak çıksa bile yedek oyuncuların forma için yeterince hazır olmadıkları görüldü.
- Hilbert ve Zapo takviyeli ancak 2009 model olan Kartal, taraftarlarına zorlu Porto maçı öncesi güven vermedi.
- Quaresma ve Guti gibi sonuca etki edebilecek iki klas oyuncusunu da sakatlığa kurban veren Beşiktaş, kelimenin tam anlamıyla ''sudan çıkmış balık'' portresi çizdi.
- Beşiktaş defansının arkasına ya da arasına top atabilecek her takımın çok rahat pozisyona girerek, gol atacağı kanıtlanmış oldu.
- Milli maçlar arasında oyunculara verilen 3 günlük iznin takımı rehavete soktuğu gözlendi.

15 Ekim 2010 Cuma

Bu hafta bu maçları kaçırmayın, üzülürsünüz

16.10.2010 19:00

286 BEŞİKTAŞ-Manisaspor Ü 1.50

16.10.2010 19:30

291 Aston Villa-Chelsea 2 1.55

16.10.2010 20:00

296 Auxerre-Bordeaux 1 2.30

299 Marsilya-Nancy Ü 1.65

Toplam Oran: 8.82

1 Ekim 2010 Cuma

Deplasmanda maç kazanmak

UEFA Avrupa Ligi 2010/2011 Sezonu

L Grubu

30 Eylül 2010 20:00

Rapid Wien: 1 BEŞİKTAŞ: 2

Beşiktaş, Düşler Sahnesi'nde en zor deplasman maçını Rapid Wien'e karşı oynayacak düşüncemin ne kadar doğru olduğunu bu maçı izlerken bir kez daha anladım. Kara Kartallar, kadro kalitesi olarak ezip geçtiği rakibini iş sahada futbol oynamaya gelince ezmekte pekte başarılı olamadı. Oyunun başından sonuna kadar hakimi gibi gözükse de Siyah-Beyazlı ekip, rakibinin taraftar desteğini arkasına alarak nadiren de olsa tehlikeli gol pozisyonları üretmesine engel olamadı. 51. dakikada Türk asıllı Veli Kavlak'ın attığı golle 1-0 geriye düşülmesi de bunun bir göstergesi olarak karşımızda duruyor.

Beşiktaş, rakibi karşısına doğru oyuncu tercihleri ve dizilişle çıktı ancak mükemmel bir şutu direkten dönen Portekizli fenomen Ricardo Quaresma'nın daha maçın yarım saatlik bölümü geçildikten sonra sakatlanıp çıkması büyük bir talihsizlik oldu. Quaresma'nın yerine 32.dakikada oyuna dahil olan Holosko maça ısınana kadar takım olarak bir bocalama yaşandı ancak bu bocalama döneminde rakibe fazla pozisyon verilmeden ancak fazla pozisyon da üretilmeden ilk 45 dakika sona erdi.

2.yarıda da sahada benzer bir görüntü mü olacak sorusu kafaları kurcalarken Beşiktaş'ın aksine gol için daha fazla yüklenen bir Rapid Wien ortaya çıktı. Yeşil-Beyazlı ekibin, bu taktik anlayışının karşılığını almak için de 51. dakikaya kadar beklemesi gerekti. Son yıllarda bir maça asılmak için gol yemesi gereken Beşiktaş, bu golden sonra adeta şaha kalktı ve topa sahip olarak, ayağa sakin bir şekilde pas yaparak oyunun tüm kontrolünü eline aldı ve rakibini kendi yarı sahasına hapsetti. Bunun sonucunda da kontra ataklarda çok uygun pozisyonlar yakalandı. Bu pozisyonlardan birinde Avusturya temsilcisinin kalecisi Hedl'in büyük hatasını affetmeyen Holosko, 55.dakikada skoru 1-1'e getiren golü attı. Beraberlik golünün ardından Beşiktaş, maçı koparabilecek pozisyonları üst üste yakaladı. Bu iki net pozisyonun da içinde yer alan Holosko, egoistçe davranarak takımını mutlak gollerden etti. İlk pozisyonda topu daha uygun durumdaki Bobo'ya çıkarmayarak kendi vurmayı tercih etti ve bu vuruşta top üst direkten döndü.  İkinci pozisyonda ise yine daha uygun durumdaki Tabata'ya pas vermeyerek yaptığı vuruşu Rapid Wien kalecisi Hedl, çok iyi bir zamanlamayla kalesini terk edip açıyı kapatarak kornere çeldi. Bu kaçan pozisyonlar Kara Kartallar'ın şevkini kıracağına sahadaki 11 Kartal'ı daha da hırslandırdı ve rakip kalede gol pozisyonları üretilmeye devam edildi. Galibiyet golü ise maç boyunca savunma arkasına çok etkili koşular yapan Bobo'nun ayağından 64.dakikada geldi. Bu golde Bobo'yu ofsayt pozisyonuna düşürmeden çok güzel bir ara pasıyla kaleci ile karşı karşıya bırakan Tabata'nın payını da unutmamak gerekiyor.   

Beşiktaş, 2-1 öne geçtikten sonra oyunu rölantiye alarak rakip kaleye çok adamla hücum etmemeye ve kontra atak fırsatları kovalamaya başladı. Rapid Wien ise artık tüm riskleri alarak elindeki tüm kozları kullandı ancak kalan dakikalarda çok arzuladığı beraberlik golünü bulmakta başarılı olamadı. Bu sonuçla; Beşiktaş biraz çekinerek geldiği Viyana deplasmanından 2'de 2 yapmış olarak ve 6 puan cepte geri dönmeyi başardı.

Beşiktaş, bu maçta sadece 3 puan almakla kalmadı. Rakip ne kadar kendi sıkletinde olmasa bile deplasmanda nasıl oynanması gerektiğinden çok güzel kesitler sundu.

Yapılan doğrular şöyle sıralanabilir:

- Rakip ciddiye alındı.
- Ev sahibinin oyuna hükmetmesine ve ortak olmasına olanak verilmedi.
- Sürekli topa sahip olunarak ve ayağa pas yapılarak dakikalar ilerledikçe rakip oyundan düşürüldü.
- Savunmada hiç hata yapılmadı ve son düdük çalana kadar mücadeleye devam edildi.

Bu doğruların uygulandığı bir taktik anlayışın ödülünü de Beşiktaş, gayet düşmanca bir atmosferde 1-0 geriye düştüğü maçı 2-1 kazanarak aldı.

30 Eylül 2010 Perşembe

Düşler Sahnesi'nde bu maçlar kaçmaz

30 Eylül 2010 20:00

619 CSKA Sofya-Porto  2  1.40

624 Paris St Germain-Karpaty Lviv Ü 1.75

628 Utrecht-Liverpool 2 1.95  

30 Eylül Perşembe 22:05

635 Manchester City-Juventus 1 1.65

Toplam Oran: 7.88 

27 Eylül 2010 Pazartesi

Savulun bre!! Viyana'yı bu sefer almaya geliyoruz...

UEFA Avrupa Ligi 2010/2011 sezonunda nam-ı diğer Düşler Sahnesinde 2.perde Viyana'nın ünlü Ernst  Happel Stadyumunda 30 Eylül 2010 Perşembe günü saat 20:00'da açılacak. L Grubunun ilk maçında kendi evinde CSKA Sofya'ya karşı tahmin bile edemeyeceği kadar zor bir galibiyet alan Beşiktaş, bu sefer çok daha çetin ceviz bir rakiple hem de onların saha ve seyircisi önünde belki de bu grubun en zor deplasman maçını oynayacak. Kara Kartallar, deplasmandan da 3 puanla dönerek grupta Portoyla grup birinciliği için çekişmeyi sürdürmek istiyor. Bu maçtan çıkarılacak bir 3 puan sadece Porto'yu takibe devam anlamını taşımanın yanı sıra bir ölçüde Rapid Wien'ide bu grupta saf dışı bırakma anlamına gelebilir. Çünkü, Avusturya temsilcisi iki maçta 0 çekmiş olacak ve bundan sonra da bu grupta iddialı bir konuma gelmesi mümkün olmayacak. Diğer bir deyişle Beşiktaş'ın Dublin yolu gruptan çıkma yolunda atılan çok önemli bir adımla iyice açılmış olacak.

Beşiktaş'ın futbolunu değerlendirecek olursak gerek 1-1'lik Fenerbahçe gerekse de 2-1 kazanılan Antalyaspor maçlarında oynanan futbol çok tatmin edici ve eldeki kaliteli kadroya yakışacak seviyede değildi. Bu maçlarda özellikle göze çarpan ise bariz savunma hatalarının yanı sıra kaleci Hakan Arıkan'ın golle sonuçlanan hatalara imza atmasıydı. Hakan Arıkan'ın bu performansı gelecek için endişe verici bir durum oluşturuyor. Herr Schuster'in her maçta kadroda rotasyona giderek elindeki tüm oyuncuları hazır tutmak istemesi anlayışla karşılanabilir ancak Fenerbahçe maçında başına ciddi bir darbe alan Hakan Arıkan'ı daha tam hazır olmadan çok başarılı bir performans gösteren Cenk Gönen'i kesme pahasına sahaya sürmek intiharla eş değerdi. Bu hamlenin yanlışlığı da savunma ve kaleci iş birliği ile yapılan amatörce hatanın sonucunda Tita'nın imza attığı golle tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı. Neyse ki Beşiktaş'ın biyonik adamı Fabian Ernst, kadroda olmayan Guti'nin rolünü üstlenerek nefis bir ara pasıyla Bobo'ya galibiyet golünü attırarak vatandaşı Herr Schuster'i ipten aldı. Yoksa 2 maçta kaybedilen 4 puan Alman teknik adam için hiçte iyi olmazdı.

Viyana'daki maça dönersek kadro kalitesi olarak Rapid Wien, Beşiktaş'ın çok ama çok altında bulunuyor. Ancak kadro kalitesi olarak zayıf olan takımların en büyük artısı takım oyununu benimsemeleri ve bunu da eksiksiz sahaya yansıtmaları olarak dikkat çekiyor. Beşiktaş ise her ne kadar kadro kalitesi olarak terazide ağır basan taraf olsa da henüz takım oyunundan çok bireysel yetenekli oyuncularının üstün performansı ile sonuca ulaşıyor. Bu oyuncular da iyi günlerinde değillerse Beşiktaş tutukluk yapmaya ve sahada birbirinden kopuk bir takım görüntüsü vermeye başlıyor. Rapid Wien karşısında bence öncelikli olarak yapılması gereken her ne kadar bu sezon pek tercih edilen bir anlayış olmasa da oyuna çok kontrollü başlanması. Bu maça da diğer maçlarda olduğu gibi sadece hücum düşüncesi ile başlanırsa savunma da yine büyük boşluklar verilecek ve Avusturya temsilcisi de beklemediği kadar çok kontra atak fırsatı yakalayacaktır. Beşiktaş, kontrollü anlayışla başlayıp, topa sahip olarak oyunu kontrolü altında tutarsa maçın ilerleyen bölümlerinde zaten arzuladığı gole ulaşarak istediği sonucu alacaktır.

Son olarak; tarihte kapılarına dayanmamıza rağmen almakta başarılı olamadığımız Viyana'yı bu sefer alacak ve bütün Viyana'yı Kırmızı-Beyaz ve Siyah-Beyaz renklerle boyayacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.








20 Eylül 2010 Pazartesi

Guti varsa sorun yok

Spor Toto Süper Lig 2010/2011 Sezonu 

5.Hafta

19 Eylül 2010 20:00

Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu

Fenerbahçe:1 BEŞİKTAŞ:1

Fenerbahçe-Beşiktaş derbisinden açıkçası bir futbol sever olarak beklentim büyüktü. Ama dürüst olmak gerekirse benim için dağ fare doğurdu. Her ne kadar maçta her iki taraf içinde çok fazla pozisyon yaşansa da bence futbol kalitesi bir derbi maça yakışacak seviyede değildi. Sahada oynanan oyuna bakınca da bence de maçın hakkı beraberlikti. Maç öncesinde iki takımın da yapmış olduğu savunma hatalarından ötürü bol gollü bir maç olacağını ve beraberliğin bu maçtan çıkacak bir sonuç olmadığını düşünüyordum. Ama hem Fenerbahçeli hem de Beşiktaşlı hücum oyuncuları her türlü pozisyonda gol kaçırma yarışına girince bu beklentim gerçekleşmedi. İki tarafta birbirine üstünlük kurmada yetersiz kaldı.

Maça aslında Beşiktaş ayağa pas yaparak ve sahaya iyi yayılarak kontrollü başladı. İlk dakikalarda da oyunu kontrolünde tuttu ve istediği gibi yönlendirdi. Ancak dakikalar ilerledikçe Beşiktaş'a oranla fiziki olarak daha fazla dinlenmiş olarak bu maça çıkan Fenerbahçe, sazı eline aldı ve taraftarının da desteğini arkasına alarak oyuna hükmetmeye başladı. Bunun sonucunda da 26.dakikada Mamadou Niang'ın ayağından kazanılan gol dışında da bir sürü pozisyon üretildi ama son vuruşlarda inanılmaz bir beceriksizlik sergilendi. Hele Alex'in kaçırdığı bir pozisyon vardı ki bu dakikada 2-0 olsa maç orada biterdi ve 2.yarıda fark daha da açılabilirdi. Ama Brezilyalı oyuncu gerek fiziki gerekse de moral motivasyon olarak çok kötü durumda olduğu ve bence artık Fenerbahçe'yi kafasında bitirdiği için çok etkisiz bir vuruşla topu kaleci Cenk Gönen'e teslim etti. Hakem Cüneyt Çakır'ın 7 dakika eklediği ilk yarı Fenerbahçe'nin gol ile sonuçlanmayan bir kaç atağıyla daha son buldu. 

2.yarıya 1-0'lık skorun altından kalkmak için daha derli toplu ve atak başlayan Beşiktaş rakip kalede etkili olmaya ve üst üste pozisyonlar geliştirmeye başladı. Beşiktaş, Fenerbahçe yarı sahasına yerleşmiş ve maç artık Fenerbahçe yarı sahasında oynanmaya başlamıştı. Ancak, kurulan bu baskı bir türlü istenen golü getirmiyordu. Bunun yanı sıra Beşiktaş'ın çok önde oynamaya başlamasından ötürü savunma da büyük boşluklar bırakılıyor ve adam paylaşımı yeteri kadar iyi yapılamıyordu. Fenerbahçe de bu ortamdan faydalanarak süratli hücum oyuncuları ile ortadan ve kanatlardan etkili bindirmeler yaparak atak üstüne atak gerçekleştirerek Beşiktaş kalesinde gol arıyordu. Ancak gerek kaleci Cenk Gönen'in yerinde müdahaleleri gerekse de Beşiktaşlı savunma oyuncularının cansiparane mücadelesi sonucunda Fenerbahçe çok arzuladığı 2.gole bir türlü ulaşamıyordu.

Fenerbahçe için maçın dönüm noktası Beşiktaş'ı en çok zorlayan oyunculardan biri olan Issiar Dia'nın kaleci ile karşı karşıyayken kaçırdığı pozisyon oldu. Bu pozisyon sonucunda skor 2-0 olsa Beşiktaş için her şey o dakikada bitmiş olacaktı. Ancak bu pozisyon kaçtıktan sonra 85.dakikada Beşiktaş'ın futbol profesörü Guti, Fenerbahçe'nin belalısı Bobo'ya ölçerek, biçerek öyle güzel bir ara pas attı ki kaleci Volkan'ın penaltı yapmaktan başka şansı kalmadı. Bu pozisyon sonrasında ufak bir ''deja vu'' yaşadım ve aklıma geçen sezon Bilica'nın çok sportmence (!) bir hareketle penaltı noktasını eşeledikten sonra Bobo'nun kaçırdığı penaltı pozisyonu geldi. ''Acaba yine mi kaçacak?'' diye düşünürken topun başına geçen Guti, klasına yakışır bir şekilde kullanmamış olsa da penaltı atışını gole çevirince hem deplasmanda 1 puan cebe konmuş hem de ''Yenemiyorsan, yenilme'' hedefine ulaşılmış oldu. Kaybedilen 2 puana rağmen uzun bir aradan sonra Kadıköy'den 1 puanla ayrılmak Beşiktaş'ı tatmin ediyordu. Bunun nedeni de Beşiktaş, bu maça mutlak favori olarak çıkmış ancak favoriye yakışan bir futbol sergileyememişti. Ayrıca, bu sonuçla Fenerbahçe'nin alacağı bir galibiyet ile rüzgarı arkasına almasına da olanak tanınmamış oluyordu.
 
Bu zorlu 90 dakika da Beşiktaş için dönüm noktası olan pozisyon da Ricardo Quaresma'nın volesi ile başlayan Bobo'nun plasesi ile devam eden ve kaleci Volkan'ın yerdeyken yaptığı kurtarışla son bulan üst üste vuruşlardan gol çıkmamasıydı. Bu pozisyon eğer gol olsa ilerleyen dakikalarda Beşiktaş, bir gol daha bulabilir ve sahadan 3 puanla ayrılan taraf olabilirdi.

Hakem Cüneyt Çakır'a da değinmek istiyorum. Bu hakem arkadaş nasıl şu anda Türkiye'nin en formda hakemi bu maçı izledikten sonra anlayabilmiş değilim. Daha ilk dakikalar oynanırken maçın kontrolünü kaybetti ve tekrardan kontrolü kazanmak için gereksiz kartlara başvurdu. Bunun sonucunda da bariz kart gerektiren pozisyonları ya devam ettirdi ya da sözlü uyarı yapmakla yetindi. Sadece bununla da kalmadı çok açık faul olan pozisyonlarda ''Müdahale topa'' deyip izleyen herkesi kendine güldürdü. Ayrıca, kendisine yapılan itirazlara da özellikle Emre Belözoğlu'nun hiç durmayan çenesine ve saygısızca davranışlarına karşı çok pasif bir tavır sergiledi. Cüneyt Çakır'ın yardımcılarıyla olan uyumsuzluğu da göze çarptı. Ben şimdi MHK'nin yerinde olsam bu sözde en formda hakeme amatör kümede bile maç vermem ve uzunca bir süre dinlendiririm. Cüneyt Çakır'ın yerinde olsam da kendisine verilmiş olan FIFA kokartını hemen iade ederim. Zira, bu çapta bir kokartı taşımaya hiç ama hiç layık değil. Benim böyle bir hakem performansına verilecek notum sadece 10 üzerinden 3 olabilir. 

18 Eylül 2010 Cumartesi

Kadıköy'de Kartal uçuşu

19 Eylül 2010 20:00

430 Atletico Madrid-Barcelona                

Madridli futbol severlerin büyük bir heyecanla beklediği maç için artık her şey hazır. Bir tarafta La Liga'ya fırtına gibi başlayan ancak UEFA Avrupa Ligi'nde beklemediği bir mağlubiyet alan Atletico Madrid. Diğer taraftaysa La Liga'ya çok iyi başlayamayan ancak UEFA Şampiyonlar Ligi'nde etkileyici bir galibiyet alan Barcelona. Estadio Vicente Calderon'da ilk dakikasından son dakikasına kadar büyük bir çekişme ve mücadeleye sahne olmasını beklediğim karşılaşmanın iki takımında ofansif anlamda gösterdiği istikrarlı performanstan ötürü bol gollü bitmesini bekliyorum. Bu maç banko ÜST biter. 

ÜST          1.30

19 Eylül 2010 20:00

431 Fenerbahçe-BEŞİKTAŞ                   

Spor Toto Süper Lig'de sezonun ilk derbi mücadelesi geldi, çattı. Fenerbahçe ile Beşiktaş kozlarını Şükrü Saraçoğlu Stadyumunda paylaşacaklar. Beşiktaş, uzun bir aradan sonra ilk kez bir derbi maça mutlak favori olarak çıkıyor. Fenerbahçe'ye ise içinde bulunduğu karmaşık durumdan ötürü ilk kez kendi evindeki bir derbide hem de sahip olduğu mükemmel derbi karnesine rağmen çok fazla şans tanınmıyor. Beşiktaş gerek takımın genel performansı gerekse de bireysel yeteneklerin performansından ötürü kağıt üzerinde daha ağır basan taraf olarak göze çarpıyor. Yalnız, futbol kağıt üzerinde oynanmıyor onun için bu maç sürprizlere açık olarak değerlendirilebilir. Ancak, bu maçta beraberlik ihtimali görmüyorum. Bunun yanı sıra uzun bir aradan sonra bu derbinin bol gollü geçeceğini düşünüyorum. Her iki takımın da  takım savunmalarında ciddi sorunlar olduğu için bu savunmaların bir maçı gol yemeden tamamlamaları imkansız.

Bu maç için kesin olarak hangi seçeneğin oynanacağı sorusuna gelince ise ben gerek genel takım performansı gerekse de bireysel yeteneklerin performansından ötürü özellikle Ricardo Quaresma'nın ilk 11'deki yerini alacak olmasından bu maçı çok zorlanarak da olsa Beşiktaş kazanır diyorum.

2          2.70

19 Eylül 2010 22:00

443 Bordeaux-Lyon

Fransa Ligue 1'in klasikleri arasında yer alan Bordeaux-Lyon karşılaşmasının çok zevkli ve heyecanlı geçeceği kanısındayım. Her iki takımda sezona istedikleri gibi bir başlangıç yapamamış olsalar da bu tip maçların havası ve de atmosferi çok farklı oluyor. Lyon kadro olarak Bordeaux'dan daha iyi bir konumda bulunuyor. Özellikle de Yoann Gourcuff'ün  Lyon'a transfer olmasıyla birlikte ofansif anlamda çok daha etkili bir takım kurulmuş oldu. Gourcuff gibi bir oyuncuya Michel Bastos'u da dahil edersek hem teknik kadro hem takım kadrosu olarak bir değişimden geçen Bordeaux'un bu maçta fazla şansı olduğunu düşünmüyorum. Bordeaux elinden gelenin en iyisini yapsa bile bu maçta favori Claude Puel'in öğrencileri.

2          2.30

Toplam Oran: 8.07

  






17 Eylül 2010 Cuma

Elde var 1......

UEFA Avrupa Ligi

L Grubu

1.Hafta Karşılaşması

16 Eylül 2010

BEŞİKTAŞ: 1 CSKA Sofya: 0


Bu maç oynanmadan önce gerçekten de Bulgar temsilcisi CSKA Sofya'yı çok ama çok hafife almışım. Sahada her ne kadar çağ dışı bir futbol anlayışı ile yer alıp sadece savunma yapmayı düşünseler bile ilk dakikadan son dakikaya kadar oyun disiplinine sadık ve taş gibi bir takım bulduk karşımızda. İyi gününde olmaması yüzünden de bu kilidi açmak için çok uğraşması gerekti Siyah-Beyazlı takımın.

Yalnız BJK İnönü Stadyumunun zemini hakkında bir kaç şey söylemeden bugün sahada müthiş bir mücadele sergileyen 11 Kartal'ı eleştirmek istemiyorum. Bu zemin kesinlikle UEFA Avrupa Ligi gruplarına kalmış büyük bir takıma yakışmıyor. Beşiktaş, bu sezon itibariyle bozan değil oynamaya çalışan bir takım oldu ve böyle bir zemin rakiplerinin yani CSKA Sofya gibi bozmak isteyen takımların ekmeğine yağ sürüyor. Bu sezon bu zemine bir çözüm bulunabilecek gibi gözükmüyor. Bu nedenle de Beşiktaş, zorluk derecesi yüksek her maçta rakip ile olduğu kadar zeminle de mücadele etmek zorunda kalacak.

Tekrardan maça dönecek olursak, Beşiktaş'ta bugün ciddi bir koordinasyon eksikliği göze çarptı. Ayağına her top gelişinde klas dolu bir hareket yapan Guti bile afyon yutmuş gibiydi. Guti böyle olunca diğer oyuncular da sahada çok acemice hareketler yaptılar. En basit paslar bile ya taca ya da rakip oyuncunun ayağına gitti. Böyle olunca da Beşiktaş, pozisyon üretmekte çok zorlandı. Bu maçta üretilen pozisyonlar bir elin parmaklarını geçmez. Ancak, bin bir zorlukla üretilen pozisyonlar çok kolay ve de vurdumduymazca harcandı. Öyle, amatörce son vuruşlar yapıldı ki erken kopabilecek bir maç için son dakikalara kadar heyecan ve stres yaşandı. İşte tam bu anda (90.dakika) yaptığı bir kaç hata dışında Beşiktaş'ın en iyisi olan Fabian Ernst sahneye çıktı ve Guti'nin adrese teslim ortasına öyle güzel bir kafa vurdu ki tüm Beşiktaşlılara büyük bir sevinç yaşattı.

Alınan galibiyete rağmen Beşiktaş savunmasına da dikkat çekmek istiyorum. Hücumu çok fazla düşünmeyen CSKA Sofya bile geliştirdiği ender ataklarda Beşiktaş savunmasını sallamayı başardı. Özellikle de çok eleştirilen Ferrari'nin sakatlanıp çıkmasından sonra. Buna rağmen üstün bir mücadele ortaya koyan Siyah-Beyazlı oyuncular bu atakları savuşturmayı bildi. Ancak, bu maçtakine benzer savunma hataları daha güçlü ve son vuruşlarda becerikli forvetlere sahip takımlara karşı tekrarlanırsa sonuçları çok ağır olur.

Grubun ilk maçında alınacak 3 puan elbette gelecek maçlara moralli hazırlanılabilmesi için çok önemliydi. Beşiktaş'ta zorlanarak da olsa istediğini elde etti. Ama şunu unutmamak gerekir ki; hem Rapid Wien hem de Porto maçları çok daha zor geçecek. Rapid Wien, Beşiktaş kalibresinde bir takım olmasa bile kendi evindeki maçta savunmayı ikinci plana atarak ofansif bir futbol anlayışını benimseyebilir. Porto maçının zaten ne kadar zor geçeceği hakkında çok bir şey söylemeye gerek yok. Hulk gibi bir oyuncusu olan takıma karşı her türlü savunma tedbiri mutlaka alınmalıdır. Bunun yanı sıra hücumda da daha üretken olunması olmazsa olmazdır.

Sonuç olarak; Bursaspor ile üzüldüğümüz Avrupa Kupaları haftasını en azından bir galibiyet ile kapatmak güzel oldu. Teşekkürler Beşiktaş.

15 Eylül 2010 Çarşamba

Beşiktaş futbol ve gol şov yapar

UEFA Avrupa Ligi 2010/2011

L Grubu

1. Hafta Karşılaşması

16 Eylül 2010 22:05 

592 BEŞİKTAŞ-CSKA Sofya

Düşler Sahnesinde sahne almaya hazırlanan Beşiktaş, ilk maçında kendi sıkletinin çok ama çok altındaki Bulgaristan temsilcisi CSKA Sofya'yı BJK İnönü Stadyumunda konuk edecek. Kadro kalitesi olarak rakibinin bir hayli üstünde olan Beşiktaş'ın, rakibi önünde çok rahat oynayıp Fenerbahçe derbisi öncesi taraftarlarına bir futbol resitali sunarak gol şov izlettireceğini düşünüyorum.

Siyah-Beyazlı ekip, CSKA Sofya ile Avrupa arenasında daha önce de karşılaşmış ve çok zorlanarak rakibini eleyebilmişti. İlk maçı İstanbul'da 2-0 kazanan Kara Kartallar rövanş maçında adeta ecel terleri dökmüş, ilk dakikalarda 2-0 geriye düştüğü maçı Bobo ve Nobre'nin attığı goller ile 2-2 berabere tamamlayarak rakibini elemişti. Ancak, bu sefer buna benzer bir durum yaşanmasını beklemiyorum. Bu sene kurulan kadro ve her maçta uygulanmaya çalışılan ofansif anlayış nedeniyle bu maç çok farklı geçecektir. Beşiktaş'ın hücumdaki silahları son maçlarda çok formda. Özellikle, Bobo attığı gollerle takımını sırtlamaya başladı. Brezilyalı oyuncu, bu maçta sakatlığına rağmen forma giyerse yine Beşiktaş'ın en önemli kozu olacaktır. Hafif sakatlığına rağmen takımla çalışmalara başlayan ancak Fenerbahçe derbisi düşünülerek Bernd Schuster tarafından bu maçta riske edilmeyecek olan Ricardo Querasma'nın yokluğu da temsilcimiz için bir sorun teşkil etmeyecektir. Beşiktaş'ın, Ankaragücü karşısında oynadığı takım oyununu bu maçta da tekrarlayabilmesi halinde antrenman havasında geçecek bir mücadele sonunda alacağı 3 puanla gruplara iyi bir başlangıç yapacağı kanısındayım.

Benim bu maç için tercihim ise 1 seçeneğine verilen düşük oran nedeniyle ÜST seçeneğine oynanması.

ÜST 1.65

12 Eylül 2010 Pazar

Bu takıma şapka çıkarılır

Kaynak: http://www.ntvspor.net/fotogaleri
2010 Dünya Basketbol Şampiyonası

Yarı Final

TÜRKİYE: 83 Sırbistan: 82

Bir futbol blogunda basketbolun işi ne diye düşünebilirsiniz ancak 12 Dev Adam Dünya Şampiyonasında öyle bir performans sergiliyor ki, onlar hakkında bir kaç satır yazmazsam hem bu takımın emeğine hem de ortaya koydukları takım ruhuna haksızlık etmiş olurdum. Bu takım gerçekten de herkesin saygısını hak ediyor. Bunu sadece Sırbistan karşısında son dakikaya kadar mücadeleyi bırakmayıp büyük bölümünü geride götürdükleri bir maçı kazanarak ABD gibi bir dev karşısında final oynamaya hak kazandıkları için değil grup maçları da dahil olmak üzere gösterdikleri performanstan ötürü söylüyorum. Bu takım ki turnuva başlamadan önce hazırlık maçlarında gösterilen performanstan ötürü kimsenin fazla bir şey beklemediği bir takımdı. İş öyle bir noktaya gelmişti ki ''Bu takım grup maçlarında Fildişi Sahilini yenerse başarı'' diyenler bile çıkmıştı. Koç Tanjevic ise zaten eleştirilerden nasibini yeterince almıştı ancak yine de dur durak bilmeden ona eleştiriler devam ediyordu.

Ancak, unutulan bir şey vardı ki Koç Tanjevic bu milli takım için kendi sağlığını ikinci plana atıp bu takımın başarısı için görevinin başındaydı. Bugün turnuvada eğer oynadığımız oyun özellikle de yaptığımız agresif savunma ile konuşuluyorsak burada aslan payı oyuncularımızın mücadelesi kadar Koç Tanjevic'in kurt hocalığındadır. Bu turnuva da eldeki oyunculardan maksimum verim alındı ve ilk defa bir milli takımda giren-çıkan oyuncu farkı diye bir durum yaşanmadı. Çünkü, hem giren hem çıkan oyuncu herkes bu takımın başarısı için elini taşın altına koydu. Kimse sorumluluktan kaçmadı. Kötü oynadığımız zamanlar elbette oldu ama hiç bir zaman mücadeleyi bırakmadık; ne Porto Riko karşısında ne de Sırbistan. Hem de Sırbistan'da Teodosic gibi bir baş belası varken. Bu oyuncunun oynadığı her takım dünyanın en zayıf takımı bile olsa rakiplerine korku vermeye yeter de artar bile. Yırtıcı adam adama savunmasıyla takım savunmamızın en önemli unsuru olan Ömer Onan bile Teodosic karşısında çaresiz kaldı. Ömer Onan eminim bu maçta Spanoulis ya da Dragic ve Lakovic'i aramıştır. Çünkü eminim onları tutarken daha az zorlanmıştır.

Bu maç tabiki de almamız gereken bir sürü ders ile dolu ancak bu sefer zamanımız çok fazla değil. Final de karşımızda ne Slovenya ne de Sırbistan olacak. Adıyla sanıyla ABD ile karşılaşacağız. Benim bir bakıma her ne kadar ihtimal vermesem de hayallerim gerçekleşmiş oldu. Turnuva başından beri hatta daha maçlar bile başlamadan ABD ile final oynayacağımızı düşünüyordum. Ne mutlu bana ki bu dileğim gerçek oldu. Oldu olmasına ama kadrosunda her maç 30 sayıdan az atmayan Kevin Durant'i barındıran bir takım açıkçası ciddi olarak beni kaygılandırıyor. Karşılaşacağımız bu ABD takımında TV'den hayranlıkla izlediğimiz yıldızlar olmasa bile yine de gerek bireysel yetenek gerekse de takım olma olgusu açısından bizden üstün bir rakip olduğu bir gerçek.

Turnuva başından beri gösterdiğimiz yüksek konsantrasyon ve de adanmışlık duygusu bu maçta ne kadar işimize yarar ve bizi bu maçta nerelere getirir hep beraber izleyip göreceğiz. Bu milli takım hakkında söylenebilecek son söz de hem 2002 Dünya Kupası 3.sü hem de EURO 2008 3.sü Milli takımlarımızdan çok daha iyi oldukları. En önemlisi tam bir takım gibiler ve ilk defa egoların çatışması yaşanmıyor çünkü egolar bu turnuva boyunca naftalinlenip dolaba kaldırılmış durumda.

Karizmasız Kartal'da görüntü yine dört dörtlük

Kaynak: http://www.bjk.com.tr/tr/haberler.php?h_no=18219 
Beşiktaş: 4 Ankaragücü: 0

Ankaragücü maçı öncesinde BJK İnönü Stadının patates tarlasını andıran zemininin (Bu zemine Lig TV HD de fayda etmiyor) üstüne bir de Portekizli süper star Ricardo Quaresma'nın sakatlığı da eklenince Ümraniye ve Dolmabahçe de kara bulutlar dolaşmaya başlamıştı. Bu duruma bir de Beşiktaş'ın geçmiş maçlarda yaptığı savunma hataları da eklenince bir karamsarlık ve endişe yok değildi Beşiktaş taraftarlarında.

Ancak maçın başlama vuruşuyla birlikte rölantide başladığı oyunda ilerleyen dakikalarda öyle bir vites yükseltti ki Siyah-Beyazlı takım, bu tempoya değil Ankaragücü hiç bir takım dayanamazdı. Ankaragücü de sahaya zaten herhangi bir taktik ve oyun mantalitesinden uzak çıkınca Beşiktaş, birbirinden güzel 4 gol ile 3 puanı hanesine çok kolay yazdırdı. Bu sonucun ardından Bursaspor'un 4'te 4 yaptığı bir ortamda kadro kalitesi olarak Yeşil-Beyazlı ekibin çok ama çok üstünde bulunan Beşiktaş'ın İstanbul Büyükşehir Belediyespor karşısında aldığı mağlubiyet yüzünden (hak edilmiş bile olsa) 4'te 4 yapmayı kaçırmasına yanmamak  elde değil. Yalnız, Schuster o maçtan gerekli dersleri çıkarmış olacak ki bu maçtan sonra oynanan 3 resmi maçta (HJK Helsinki, KDÇ Karabükspor ve Ankaragücü) rakip filelere tam 12 gol bırakma başarısı gösterildi. Beşiktaş takımında bu maçta kötü oynayan ya da aksayan hiç bir oyuncu yoktu. Özellikle 1 de gol atan Mert Nobre sahanın her yerindeydi ve sahada basmadık yer bırakmadı. Bir diğer göze batan isim de İsmail Köybaşı oldu. Beşiktaş'a geldiğinden beri en etkili kanat bindirmelerini yaptı ve adeta o kanadı otobana çevirdi. İlk gol de zaten İsmail Köybaşı'nın yaptığı çok güzel bir ortaya Bobo'nun da aynı şekilde güzel bir kafa vuruşu yapmasıyla geldi. 

Tabi burada maestro Guti'ye değinmezsem bu büyük ustaya haksızlık etmiş olurum. Belki gol atamadı ama her ayağına top geldiğinde kalitesini gösteren bir hareket yaptı. Hele Bobo'ya yaptığı bir asist vardı ki Bucaspor karşısında yaptığı asisti bile gölgede bıraktı. Guti, her maçta gösterdiği performansla da ''Alex, 10 tane Guti eder'' diyebilen zihniyete de en iyi cevabı sahada vermiş oluyor.

Şimdi, Beşiktaş'ın önünde zorlu geçmesi beklenen bir UEFA Avrupa Ligi karşılaşması var. L Grubunun 1.Hafta karşılaşmasında rakip Bulgaristan temsilcisi CSKA Sofya. Bakalım, Karizmasız Kartal'ın bu maçta da görüntüsü dört dörtlük olabilecek mi?


9 Eylül 2010 Perşembe

Spor Toto Süper Lig 4.Hafta: Beşiktaş- Ankaragücü

11.09.2010 21:30

315 Beşiktaş-Ankaragücü


Sezona yaptığı flaş transferler ile rakiplerine göz dağı vererek giren Beşiktaş, Spor Toto Süper Lig 2.haftasında kendi sahasında ve seyircisi önünde karşılaştığı İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a berbat bir zeminde daha da berbat bir futbol oynayarak 2-0 mağlup olarak taraftarlarını hayal kırıklığına uğratmıştı. Beşiktaş bu kez ligin zorlu takımlarından biri olan ve kendisi kadar olmasa bile yaptığı transferler ile dikkat çeken Ankaragücü'nü BJK İnönü Stadyumunda konuk edecek. Holosko, Bobo ve Vittek, Sestak gibi hücumcuları karşı karşıya getirecek mücadelenin zevkli ve de bol gollü geçmesini bekliyorum. Zaten savunması her maçta SOS veren Beşiktaş'ın bir maçı gol yemeden tamamlayabileceğini düşünmüyorum. Ancak, bu seneki kadro yapısıyla Beşiktaş gol yese bile yediğinin bir fazlasını atacak görüntüsü veriyor. Bu maç gollü geçmesinin yanı sıra aynı zamanda Beşiktaş'ın üstünlüğü ile de sona erecektir.

Portekiz milli takımı ile oynadığı maçlardan sakat dönen Ricardo Quaresma'nın bu maçta oynama ihtimali zor gözüküyor ancak ideal 11'i şekillenmeye başlayan ve hücumda sadece Quaresma'ya bağımlı olmaktan kurtulmak isteyen Schuster'in öğrencileri muhteşem taraftar desteğini arkalarına alarak ve terazide daha ağır basan kadro kalitesi ile bu maçtan mutlaka galip ayrılacaktır.

Beşiktaş'a verilen oran düşük gözükse de garanticilerin banko olarak bu maça kuponlarında mutlaka yer vermesi gerektiğini düşünüyorum. Bu maça kuponlarında yer vereceklere ise ilk tavsiyem ÜST oynamaları. Eğer bu maçta çok gol olmayacağını düşünüyorsanız 1 seçeneğini de tercih edebilirsiniz. Herkese bol kazançlar.


ÜST 1.50
1      1.25