29 Ekim 2010 Cuma

İddaacılar buraya!!..

30.10.2010 16:30

175 Köln-Hamburg 2 1.95 

30.10.2010 20:00

281 Toulouse-Lens 1 1.60

31.10.2010 18:00

305 Marsilya-Rennes 1 1.55

31.10.2010 19:00

416 Beşiktaş-Sivasspor Ü 1.50

Toplam Oran: 7.25

26 Ekim 2010 Salı

Çöküş sürüyor

Spor Toto Süper Lig

9.Hafta

Kayserispor: 1 Beşiktaş: 0

Vah, vah, vah... Milyonlarca dolar/avro yatırım yapılan takımın haline bakın. Bu hal gerçekten de içler acısı. Gerçekten de bu günlerin geleceğini geçmiş maçlara bakarak ön görmek zor değildi ancak bu kadarını beklemiyordum. Bu takım Trabzon, Manisa ve Porto maçlarında duraklama devrindeydi ama artık gerileme devrine girildi ve korkarım çok yakında da tamamen yıkılma başlayacak. 9 hafta sonunda felaket tellallığı yapmak istemiyorum ama 9 haftada alınan 4 mağlubiyetin de yenilir, yutulur tarafı yok. Eğer bu kadar yatırım bu futbol ve bu sonuçlar için yapıldıysa kulübün parası açıkça sokağa atılmış oldu.

Beşiktaş'ın hangi eksik yönünü sayacağımı bende şaşırmış durumdayım. Medya gazıyla olduğundan daha iyi bir takım gibi gösterilmeye çalışılan kadronun takkesi düşüp keli çok erken göründü. İki gerçek yıldız Quaresma ve Guti sakatlandıktan sonra kadrodaki geri kalan oyuncuların ne kadar kaliteli ve yeterli oldukları iyice anlaşıldı. Bu iki oyuncu bir an önce ilk 11'deki yerlerini alacak duruma gelmezlerse bu takımdan bu sezon bir başarı beklemek hayalden öteye gitmeyecek. Zaten, lider Bursaspor'un 10 puan gerisine düşüldüğü için bundan sonra Beşiktaş'ı çok daha zor günler bekliyor. Bir an önce seri galibiyetler alınmaya başlanmazsa da bu sezon Spor Toto Süper Lig'e daha ilk yarı tamamlanmadan havlu atılabilir.

Tüm bunların yanı sıra Ümraniye Nevzat Demir Tesisleri'nde bir kişinin yetkilerini suistimal etmesi ve kötüye kullanması durumu yaşanıyor. O kişi de Beşiktaş'ın sözde teknik direktörü Bernd Schuster. Schuster'e ilk başlarda bu takıma belli bir oyun şablonu ve mantalitesi aşılamaya çalıştığı için saygı duyuyordum ancak artık iyice belli oldu ki Schuster'in kafasındaki oyun şablonu ve mantalitesi değil 1, 10 sezon bile geçse Beşiktaş'a uygun hale gelmeyecek. Beşiktaş, kadrosundaki oyuncuların yapısı ve özellikleri dolayısıyla savunmasını çizgi halinde ilerde kuramaz, oyun merkezini rakip yarı sahada konumlandıramaz ve en önemlisi savunmayı 2. plana atıp sadece hücumu düşünen bir anlayış benimseyemez. Gerçi Beşiktaş, bu saydıklarımın hiç birini doğru dürüst yapamıyor ki. Ne bir hücum takımı ne de savunma. ''Saldım çayıra, mevlam kayıra'' düşüncesi ile sahaya çıkmış ne yaptığını bilmez adamlar yığını ve bu yığına teknik direktörlük yapsın diye milyonlarca Avro verilen vatandaş sadece pasif izleme yapıyor ve hiç bir çözüm üretmiyor. En kötüsü de üretmeye niyetli gözükmüyor. Sadece bununla da kalmıyor. Spor Toto Süper Lig ya da UEFA Avrupa Ligi fark etmiyor; hiç bir rakibin eksileri ve artılarıyla doğru dürüst analizi yapılmıyor.

Ayrıca, bu devirde hem çizgi savunma yapıp hem de saçma sapan bir ofsayt taktiği uygulamaya çalışan takım kaldı mı allah aşkına? Son dakikalarda yenilen gole bakın. Çizgi halinde kalan savunma, ofsayt taktiği uygularken takım arkadaşının ofsaytı bozduğundan habersiz olan bir savunma dörtlüsü ve Kayserisporlu genç Furkan'ın kaleci ile karşı karşıya kalıp hayatının en kolay golünü atması. Her yönüyle bir felaket. Bir büyük takımın bu kadar aptalca bir gol ile mağlup olmasını kabul edemiyorum ve Herr Schuster'e de soruyorum; ''Seni hava alanına yolcu etmek için ne zaman geleyim?''

Artık bu saçmalıklara ve senin kaprislerine dayanacak gücüm de sabrım da kalmadı. Sen git yerine bu işleri bilen biri gelsin sayın Schuster. Merak etme zaten, uzatmaları oynuyorsun artık.


22 Ekim 2010 Cuma

Beşiktaş-Porto maçı izlenimleri

Beşiktaş, anlaşılan o ki sezonun en kötü futbolunu bu maça saklamış. 3-1'lik yenilgi bir yana maçın ilk düdüğünden son düdüğüne kadar oyunun hiç bir bölümünde Porto'ya karşı bir üstünlük kurulamadı ve rakip rahatsız edilemedi. Buna rakibin önce 10 kişi daha sonra da 9 kişi kaldığı dakikalar da dahil. Beşiktaş'ta ciddi bir oyun planı eksikliği ve taktik varyasyon sıkıntısı dikkat çekti. Ayağına top gelen her oyuncu bir şeyler yapmak için vahiy gelmesini bekler gibiydi.

Koca bir 90 dakika boyunca tek bir organize atak geliştiremedi Beşiktaş. Öte yandan, rakip Porto ise maçtan önce antrenmanlarda ne çalışmışlarsa ve ne konuşulduysa maç toplantısında hepsini bir bir sahaya yansıttı diye düşünüyorum. Çünkü, sahada gayet kendinden emin ve ne yaptığını bilen bir görüntü çizdiler.

Teknik direktörlere de değinmeden edemeyeceğim. Schuster, maç boyunca yedek kulübesinden çıkmayıp sahada saçmalayan takımına seyirci kaldı. Bunun yanı sıra hiçte yerinde olmayan oyuncu değişiklikleri yaptı. Bana göre zaten geride olan takıma kurtarıcı olarak genç ve tecrübesiz Ali Kuçik'i monte etmeye çalışması abes ile iştigaldi.  Andre Villas Boas ise oyunun her anını fazlasıyla yaşadı ve gerekli tüm hamleleri yaparak oyun üzerindeki etkisini hiç kaybetmedi.

Sonuçta, Beşiktaş son maçlarda devam eden mağlubiyetlerine bir yenisini daha ekledi ve gelecek maçlar için yine ışık vermedi. Bu mağlubiyetin sonrasında arkasına saklanabilecek herhangi bir mazerette yok çünkü zemin ve taraftar desteği mükemmel ama sahada bulunanlar tek kelime ile rezaletti.

20 Ekim 2010 Çarşamba

UEFA Avrupa Ligi'nde heyecan devam ediyor

3.Hafta Karşılaşmaları

21.10.2010 20:00

589 Beşiktaş-Porto 2 2.35

592 Dortmund-Paris St Germain Ü 1.55

593 Karpaty Lviv-Sevilla Ü 1.70

598 Young Boys-Odense A 1.85

Toplam Oran: 11.46

16 Ekim 2010 Cumartesi

Beşiktaş-Manisaspor maçının ardından

Böyle bir maçtan sonra söylenecek ya da yazılacak çok fazla bir şey olduğunu düşünmüyorum. Ortada sadece kaybedilen bir maç ve 3 puan yok bence. 2 haftadır süre gelen rakiplerin kapalı savunmalarını aşmakta zorlanış ve sergilenen tutuk bir futbol var. Bunun yanı sıra kaybedilen 6 puan ve kalemizde gördüğümüz 4 gol de cabası. Tüm bunlar sadece 2 maçta oldu üstelik.

Yine de çok fazla uzatmak istemiyorum ondan kısaca özetlemeye çalışacağım:

- ''Fiyapı İnönü Stadyumu'' ismi daha ilk maçta uğursuzluk getirdi.
- Schuster, her maça rotasyon yaparak çıksa bile yedek oyuncuların forma için yeterince hazır olmadıkları görüldü.
- Hilbert ve Zapo takviyeli ancak 2009 model olan Kartal, taraftarlarına zorlu Porto maçı öncesi güven vermedi.
- Quaresma ve Guti gibi sonuca etki edebilecek iki klas oyuncusunu da sakatlığa kurban veren Beşiktaş, kelimenin tam anlamıyla ''sudan çıkmış balık'' portresi çizdi.
- Beşiktaş defansının arkasına ya da arasına top atabilecek her takımın çok rahat pozisyona girerek, gol atacağı kanıtlanmış oldu.
- Milli maçlar arasında oyunculara verilen 3 günlük iznin takımı rehavete soktuğu gözlendi.

15 Ekim 2010 Cuma

Bu hafta bu maçları kaçırmayın, üzülürsünüz

16.10.2010 19:00

286 BEŞİKTAŞ-Manisaspor Ü 1.50

16.10.2010 19:30

291 Aston Villa-Chelsea 2 1.55

16.10.2010 20:00

296 Auxerre-Bordeaux 1 2.30

299 Marsilya-Nancy Ü 1.65

Toplam Oran: 8.82

1 Ekim 2010 Cuma

Deplasmanda maç kazanmak

UEFA Avrupa Ligi 2010/2011 Sezonu

L Grubu

30 Eylül 2010 20:00

Rapid Wien: 1 BEŞİKTAŞ: 2

Beşiktaş, Düşler Sahnesi'nde en zor deplasman maçını Rapid Wien'e karşı oynayacak düşüncemin ne kadar doğru olduğunu bu maçı izlerken bir kez daha anladım. Kara Kartallar, kadro kalitesi olarak ezip geçtiği rakibini iş sahada futbol oynamaya gelince ezmekte pekte başarılı olamadı. Oyunun başından sonuna kadar hakimi gibi gözükse de Siyah-Beyazlı ekip, rakibinin taraftar desteğini arkasına alarak nadiren de olsa tehlikeli gol pozisyonları üretmesine engel olamadı. 51. dakikada Türk asıllı Veli Kavlak'ın attığı golle 1-0 geriye düşülmesi de bunun bir göstergesi olarak karşımızda duruyor.

Beşiktaş, rakibi karşısına doğru oyuncu tercihleri ve dizilişle çıktı ancak mükemmel bir şutu direkten dönen Portekizli fenomen Ricardo Quaresma'nın daha maçın yarım saatlik bölümü geçildikten sonra sakatlanıp çıkması büyük bir talihsizlik oldu. Quaresma'nın yerine 32.dakikada oyuna dahil olan Holosko maça ısınana kadar takım olarak bir bocalama yaşandı ancak bu bocalama döneminde rakibe fazla pozisyon verilmeden ancak fazla pozisyon da üretilmeden ilk 45 dakika sona erdi.

2.yarıda da sahada benzer bir görüntü mü olacak sorusu kafaları kurcalarken Beşiktaş'ın aksine gol için daha fazla yüklenen bir Rapid Wien ortaya çıktı. Yeşil-Beyazlı ekibin, bu taktik anlayışının karşılığını almak için de 51. dakikaya kadar beklemesi gerekti. Son yıllarda bir maça asılmak için gol yemesi gereken Beşiktaş, bu golden sonra adeta şaha kalktı ve topa sahip olarak, ayağa sakin bir şekilde pas yaparak oyunun tüm kontrolünü eline aldı ve rakibini kendi yarı sahasına hapsetti. Bunun sonucunda da kontra ataklarda çok uygun pozisyonlar yakalandı. Bu pozisyonlardan birinde Avusturya temsilcisinin kalecisi Hedl'in büyük hatasını affetmeyen Holosko, 55.dakikada skoru 1-1'e getiren golü attı. Beraberlik golünün ardından Beşiktaş, maçı koparabilecek pozisyonları üst üste yakaladı. Bu iki net pozisyonun da içinde yer alan Holosko, egoistçe davranarak takımını mutlak gollerden etti. İlk pozisyonda topu daha uygun durumdaki Bobo'ya çıkarmayarak kendi vurmayı tercih etti ve bu vuruşta top üst direkten döndü.  İkinci pozisyonda ise yine daha uygun durumdaki Tabata'ya pas vermeyerek yaptığı vuruşu Rapid Wien kalecisi Hedl, çok iyi bir zamanlamayla kalesini terk edip açıyı kapatarak kornere çeldi. Bu kaçan pozisyonlar Kara Kartallar'ın şevkini kıracağına sahadaki 11 Kartal'ı daha da hırslandırdı ve rakip kalede gol pozisyonları üretilmeye devam edildi. Galibiyet golü ise maç boyunca savunma arkasına çok etkili koşular yapan Bobo'nun ayağından 64.dakikada geldi. Bu golde Bobo'yu ofsayt pozisyonuna düşürmeden çok güzel bir ara pasıyla kaleci ile karşı karşıya bırakan Tabata'nın payını da unutmamak gerekiyor.   

Beşiktaş, 2-1 öne geçtikten sonra oyunu rölantiye alarak rakip kaleye çok adamla hücum etmemeye ve kontra atak fırsatları kovalamaya başladı. Rapid Wien ise artık tüm riskleri alarak elindeki tüm kozları kullandı ancak kalan dakikalarda çok arzuladığı beraberlik golünü bulmakta başarılı olamadı. Bu sonuçla; Beşiktaş biraz çekinerek geldiği Viyana deplasmanından 2'de 2 yapmış olarak ve 6 puan cepte geri dönmeyi başardı.

Beşiktaş, bu maçta sadece 3 puan almakla kalmadı. Rakip ne kadar kendi sıkletinde olmasa bile deplasmanda nasıl oynanması gerektiğinden çok güzel kesitler sundu.

Yapılan doğrular şöyle sıralanabilir:

- Rakip ciddiye alındı.
- Ev sahibinin oyuna hükmetmesine ve ortak olmasına olanak verilmedi.
- Sürekli topa sahip olunarak ve ayağa pas yapılarak dakikalar ilerledikçe rakip oyundan düşürüldü.
- Savunmada hiç hata yapılmadı ve son düdük çalana kadar mücadeleye devam edildi.

Bu doğruların uygulandığı bir taktik anlayışın ödülünü de Beşiktaş, gayet düşmanca bir atmosferde 1-0 geriye düştüğü maçı 2-1 kazanarak aldı.