1 Ekim 2009 Perşembe

Aldırma Kartal aldırma!!.. Ama nereye kadar?

Yine hüzünlü bir maç sonrası.... Canım sıkkın, kalbim kırık.

Karşılıksız sevdiğim, her maçına gittiğim, gün geçtikçe iyiye gitmesini beklediğim takımım iyiye gitmek bir yana gittikçe daha kötüye gidiyor ve bu yokuş aşağı gidişe kimse dur diyemiyor. Tabii başında yaptığı işten hiç mi hiç anlamayan bir başkan ve şapkasında çıkara çıkara bitiremediği tavşanlar olan bir teknik direktöre sahip takımın bundan daha iyi bir durumda olması da beklenemezdi. Sözde futbolcu grubuna da bir kaç kelime etmeden geçemeyeceğim. Bir Beşiktaş taraftarı olarak uzun zamandır Beşiktaş'ı takip ediyorum ancak hiç bir zaman bu kadar ruhsuz, iştahsız, hırssız, isteksiz ve giydiği formanın hakkını vermeyen daha doğrusu o formayı giymeyi hakketmeyen bir oyuncu topluluğuna rastlamamıştım.

Bu yorumumu sadece CSKA Moskova karşısında alınan 2-1'lik yenilgi için yapmıyorum çünkü her ne kadar bu maça bir dönüm noktası ve çıkış maçı olarak bakılsa da mevcut form grafikleri göz önüne alındığında Beşiktaş'ın bu maçı kazanması sürpriz olurdu. Zaten maç öncesi yazımda da Beşiktaş'ın Moskova'dan galibiyetle dönmesi için çifte kupa kazandıran iştah'a ve ruh'a tekrardan sahip olması gerektiğini vurgulamıştım. Ancak Beşiktaş bunu başaramadı. Başaramamak bir yana bu sezon sergilediği kötü futbol zincirine bir halka daha ekledi. Korkarım ki bu zincir ilerleyen maçlarda da uzamaya devam edecek. Çünkü Beşiktaş'ta şu anda sadece futbol oynamayı unutmuş bir oyuncu topluluğu değil aynı zamanda futbol oynatmayı unutmuşta bir teknik direktör bulunuyor. Kısaca bu sözde teknik direktörün Beşiktaş'ı katletmek için neler yaptığına bir bakalım;

- Önemli her maçta formda Hakan Arıkan'ı keserek Rüştü'yü oynatması (Yediği hatalı golleri saymayı artık bıraktım),
- Ekrem Dağ'ı sağ bek, sol bek, sağ açık ve sol açık oynatması yetmiyormuş gibi artık ön libero olarakta oynatması, ( Bu bölge için transfer edilen Fink yedek beklerken)
- Gol atmayı çoktan unutmuş Nihat Kahveci de hala inat etmesi,
- İlk amacı orta sahada rakibi bozmak ve oynatmamak olan bir rakibe karşı ayağında top tutabilecek Yusuf ve Tabata (8 milyon Avro'luk bir işe yaramaz olsa da) gibi oyuncuları yanında bekletmek,
- Görev aldığı hiçbir maçta iyi oynamayan İbrahim Kaş'ı ödüllendirir gibi ilk 11'de oynatmayı sürdürmesi,

Bunları yapan bir teknik direktör ya futbolu bilmiyordur ya da bir camiayı katletmek için yemin etmiştir. Aklı fikri yerinde ve futbol duayeni olduğunu iddia eden hiçbir teknik direktör bunları yapmaz ve yapmaya tenezzül bile etmez. Sırf bu hatalar yüzünden lige havlu atmış bir takımın tüm dikkatini Avrupa'ya vermesi gerekirken teknik direktörünün hala macera peşinde koşmasını anlamak gerçekten mümkün değil. Bu sezon anlaşılan o ki böyle heba olup gidecek. Çifte kupayla sevindirdiği taraftarlara bu sevinci yeterli gören Beşiktaşlı futbolcular da sokakta hiç utanmadan yürümeye devam edecek ve paraları da ceplerine indirecekler. Yönetim denen işe yaramazlar topluluğu da hiç utanıp, sıkılmadan yeni bir seçim kazanmanın hesabını yapacak. Ekonomik olarak yerle bir ettikleri kulübün yönetimine kimsenin talip olmaya cesaret edemeyeceğini bilerek. Mustafa Denizli mi? O da Çeşme'de tatil planlarını yapmaya şimdiden başlamıştır eminim çünkü bedenen Ümraniye Nevzat Demir Tesisleri'nde olmasına rağmen aklı halen Çeşme de tatil yapmaktaydı. Bu isteğini gerçekleştirmek için de ilk yarı sonuna kadar sabretmesi yeteri olacaktır.

Taraftara gelince de olan yine onlara olacak. Takımlarından bu sezon ve muhtemelen de ilerleyen sezonlarda da bir şey olmayacağının bilincinde yine de ceplerindeki son parayı maç biletine vererek yağmur, çamur, kar, kış demeden maçlara gelmeye devam edecekler, desteklerini sonuna kadar sürdürecekler ve belki bir gün yüzleri güler diye futbol tanrısına da dua etmeye devam edecekler. Ne de olsa Beşiktaş'ın başarıları duayla oluyor...muş!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder